Tarihte Tarım Yöntemleri
Tarım, insanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olarak görülmektedir. Yüzyıllar boyunca avcı-toplayıcı klanlar halinde yaşamını sürdüren insanoğlu hali hazırda Tarım, insanlık tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olarak görülmektedir. Yüzyıllar boyunca avcı-toplayıcı klanlar halinde yaşamını sürdüren insanoğlu hali hazırda topladığı bitkileri yetiştirmeye başlayıp bu yetiştirdiklerinden kendisine gıda ve diğer yaşamsal ürünleri temin edebilmiştir. Küçük grupların kısa sürede yerleşik hayata geçip bilinen ilk yerleşim merkezlerini kurması tarımın keşfi ile paraleldir. Tarımın insan tarafından etkin bir şekilde kullanımı ise insan nüfusunun yer kürede hızla artmasına sebep olmuş bu sayede kalabalık nüfusun beslenebilmesi mümkün olmuştu. Tarihin hemen hemen her döneminde tarımsal faaliyetler ve buna bağlı olarak tarım yöntemleri en küçük topluluklardan en büyük topluluklara değin önemli bir mesele olarak yerini almıştır.
Günümüz modern insanının atası yaklaşık 11.000 yıl önce bilinen ilk tarımsal faaliyetlere başlamışlardır. Çin, Ortadoğu ve Hindistan başta olmak üzere dünyanın bilinen pek çok bölgesinde tarımsal faaliyetlerin izlerine rastlanır. Bilinen ilk tarımsal yöntemler hali hazırda doğada yabani bir şekilde bulunan bitkilerin ekimi ve sonrasında hasadı ile vuku bulmuştur. İlk tarımsal faaliyetler küçük gruplar halinde yaşayan insanların ve evcilleştirdikleri hayvanları beslemek amacıyla oldukça ilkel bir görünüm sergiliyordu. Üretim tamamen iklim şartlarına bağlıydı, hasat ise taştan yapılmış basit el araç ve gereçleri ile yapılmaktaydı. Bu duruma rağmen tarım ile tanışan topluluklar hızla nüfuslarını ikiye hatta üçe katlamışlardı. Göçebe düzenden yerleşik düzene geçiş süreci ilk medeniyetlerin kurulmasına öncülük etmiştir. Hindistan’da, Mısır’da ve Çin’de tarımsal üretime bağlı olarak dünya tarihine yön veren medeniyetler kurulmuştur.
Tarımın başlangıcı ve yaygınlaşması sonucunda iki temel tarımsal alet insanlık tarihine doğrudan katkıda bulunmuştur. Saban ve orak tarımsal faaliyetlerin gelişimindeki iki temel buluş olarak görülebilir. Saban toprağın ekim işlemi için hazır hale gelmesine yardımcı olurken; orak yetişen ürünlerin hasadında kullanılmaktaydı. Bu iki temel alet tarımsal üretimin artışında büyük rol oynamışladır. Toprağın sürülmesi sayesinde hali hazırda yabani olan tarımsal bitkilerin yetişmesi daha kolaylaşmıştır. Diğer yandan orak ekilen ürünün daha hızlı toplanmasını mümkün kılmıştır. Yapılan arkeolojik kazılarda başta taş ve kemik olmak üzere farklı materyallerden üretilen tarımsal aletler bulunmuştur. Ancak insanlığın tarımı geliştirme yöntemleri orak ve saban ile sınırlı kalmayacaktı.
İlk Çağlardan Modern Tarıma
Tarih öncesi dönemde tarımın keşfi ve insan toplulukları arasında yaygınlaşması insanlığın gelişiminde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bugün dahi aşina olduğumuz birçok toplumsal yapı bu dönemde ortaya çıkmıştır. Yerleşik düzene geçen insanlık, hızla büyük şehirler ve daha sonrasında devlet yapılarını ortaya çıkarmışlardır. Tarımsal üretim nüfusun artışı ile paralellik göstermiştir. Tarıma bağlı olarak yeni bir ekonomik düzen kurulmuş, ilk başlarda topluluğun beslenmesiyle ilintili olan tarımsal faaliyetler ilerleyen dönemlerde ticari metanın temeli haline gelmişlerdir. Tarımsal üretimin ekonomik ve askeri güç ile doğrudan ilişkisi toplulukların daha fazla üretim yapma ihtiyacını ortaya çıkarmış bu sayede tarımsal yöntemler ve araçlar çeşitlik göstermiştir.
İlk çağlardan modern tarıma değin geçen süreçte tarımsal faaliyetler doğanın verdiklerine bağlıydı. Kısa süreli iklimsel değişimler bölgedeki tarımsal faaliyetleri arttırdığı gibi yok olmasına da sebep olmaktaydı. Bu yüzden birçok medeniyet değişen doğa koşullarına bağlı olarak hızla yükselmiş veya tarihe karışmıştır. Tarımsal arazilerin büyümesi beraberinde önemli bir sorunu da getirmiştir. Tarım arazilerinin sulanması ilk çağlardan itibaren insanlık için çözülmesi gereken bir sorun haline gelmişti. Arazilerin zamanında sulanması tarımsal üretimle doğrudan alakalıydı. Birçok medeniyet tarımsal faaliyetlerini nehir kenarlarında başlatmışlar, buna bağlı olarak da ilk medeniyetler büyük nehirlerin etrafında ortaya çıkmıştır. Nil nehri havzasında ortaya çıkan Mısır medeniyeti, Ortadoğu ve Anadolu’da ortaya çıkan Sümer medeniyeti su kaynakları ve tarıma dayalı medeniyetlerin ortaya çıkışında örnek gösterilebilir. Su kaynakları etrafında ortaya çıkan tarımsal alanların her zaman istenilen ürünü vermesi söz konusu değildi. Beklenen yağmurların gelmemesi veya aşırı yağışlar nehrin kurumasına veya taşmasına sebep oluyordu, bu yüzden tarım alanları zarar görüyor ve kıtlıklar imparatorlukların temelini sarsmaya başlıyordu. Suyun yönetimi, modern tarıma geçişe değin insanlığın önemli mücadelelerinden biri olmaya devam etmiştir.
Suyun beklenmeyen iklim koşullarına göre yönetilmesi birçok medeniyette farklı çözümlerle vuku bulmuştur. Örneğin; Sümerler kurak zamanlarda su bulunabilmesi için bilinen ilk nehir setlerini ve sulama kanallarını kullanmışlardır. Bu sayede su, kurak olan bölgeleri beslemiş; nehirlere kurulan baraj ve setler suyun biriktirilmesini ve olası taşkınların önlenmesini sağlamışlardır. Antik Mısır ise Nil nehrinin taşma ve çekilme dönemlerini hesaplayarak suyun daha etkin bir şekilde kullanılmasını mümkün kılmışlardır.
Çağlar boyunca tarım insanlığın en önemli uğraşlarından biri olarak önemini korumuştur. Toplulukların beslenmesi toplumun gelişimi ve huzuru için temel bir ihtiyaçtı. Tarımın gelişimi ve üretim kapasitesinin arttırılması farklı tarımsal yöntemlerin keşfi ile mümkün olmuştu. Tarihin farklı dönemlerinde farklı toplulukların icat ettiği veya geliştirdiği yöntem ve araçlar tarımsal üretimin artışını da beraberinde getirmiştir.
Ortaçağ tarımın insan hayatında yüksek bir etkiye sahip olduğu dönemlerin başında gelmektedir. Ne kadar toprağın varsa o kadar zenginsin anlayışı bu döneme damgasını vurmuştur. Birçok devlet bereketli topraklar için mücadele etmiş, tarımsal üretim devletlerin başlıca gelir kaynağı olarak önemini korumuştur. Ortaçağa damgasını vuran iki önemli buluş kara sabanın icadı ve toprağın nadasa bırakılmasıdır. Kara saban sayesinde çiftçiler toprağı daha derinden sürebilmişler, böylece toprağı daha verimli hâle getirerek ürün rekoltesinde artışa ulaşabilmişlerdir. Diğer yandan ekim yapılacak tarım arazisi üçe bölünmüş, bir bölüme temel besin maddesi olan buğday veya arpa ekilmiş, diğer bölüme ise toprağı besleyen nohut veya mercimek gibi ürünler ekilmiş ve diğer kısım da bir sonraki sene için dinlendirilmeye bırakılmıştı. Bu sayede tarımsal ürün kalitesi arttırılmış, büyük ormanlar kesilerek daha fazla tarım arazisi elde edilmiştir. Tüm bu yeniliklere rağmen ortaçağ tarım yöntemleri doğa koşullarına ve insan gücüne bağlıydı, kötü giden iklim koşulları büyük kıtlıklara sebep olmuş, iş gücü tamamen insan ve hayvan gücüne bağlı kalmıştı.
Modern zamanlardaki hızlı dönüşüm tarımı da kökten etkilemiştir. Makine gücünün keşfi tarımsal üretim açısından büyük bir dönüm noktasıdır. 19.yüzyılda buhar gücünün keşfi ve devamında makineleşmenin yaygınlaşması tarımsal faaliyetleri insan gücüne bağlılığından büyük ölçüde kurtarmıştır. Fabrikaların artışı ile köylerdeki nüfus bu dönemde hızla azalmış, tarımsal faaliyetler küçük üreticilerden büyük çiftliklere doğru bir dönüşüm yaşamıştır. Artan nüfus ise tarımsal üretimin arttırılmasını zorunlu kılmıştır. Bu yüzden tarımda makineleşme ve büyük kitleleri besleyecek ürünler revaçta olmuştur. 19.yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu artan nüfusu daha iyi besleyebilmek için patates ekimini teşvik etmiş, patates eken çiftçilerden belirli bir süre vergi alınmamasını sağlamıştır. Bu yüzyılda geniş tarımsal arazilere sahip olan Amerika Birleşik Devletleri kısa sürede dünyanın en önemli tarım ihracatçılarından biri olmuştur. Patates, mısır ve fasulyenin anavatanı olan bu topraklar geniş kitleleri besleyecek ürünleri yetiştirip, gelişen deniz ve karayolu ile hem ülke içine hem de dışına dağıtımını gerçekleştirmiştir. Büyük toprak sahipleri ve şirketler tarımsal üretimi arttırmak için farklı yollara başvurmuşlardır. Bu dönemde artan farklı gübre arayışları bu durumla tamamen ilintilidir. Sentetik gübre hızla başta Amerika ve Avrupa olmak üzere yaygınlaşmış, ayrıca traktör ve biçerdöverlerin yaygınlaşması hasat zamanlarını büyük ölçüde kısaltmıştır.