Bir ihtimal daha var, o da bakteri mi dersin?

Bir ihtimal daha var, o da bakteri mi dersin?

Alman kimyagerler Fritz Haber ve Carls Bosch’un  1913 yılında atmosferik azotu kullanarak amonyak (bir çeşit gübre) üretmeleri  şüphesiz dünya tarımı için bir dönüm noktasıydı.

Fritz Haber- Carl Bosch

Azotlu gübrelerin  daha ekonomik süreçlerle elde edilebilmesi ve uygulandığında etkisinin hızla gözlenebilmesi, ona günümüze uzanan hakimiyetini bahşetti.

Hikaye her zaman günlük güneşlik ilerlemedi. Amonyak üretimi tonlarca karbon salınımını beraberinde getirdi ve dünyamız için tehlike çanlarını uzun zamandır dinliyoruz.

Üretim sürecinin fosil yakıtlara bağımlılığı da haklı olarak bize şu soruyu sorduruyor:

Her geçen gün artan nüfusumuzu beslemek için her geçen gün azalan ve çevreyi mahveden fosil yakıtlara mı güvenelim?

Cevap herkes için aynı görünüyor.  O zaman daha teknik olan sıradaki sorumuz gelsin:

Alternatiflerimiz neler?

1-Herkes Baklagil Yesin

baklagil rizobiyum

Fasülye gibi baklagillerin çoğu köklerinde simbiyotik bir yaşama ev sahipliği yapar. Yani kazan-kazan ilişkisi içerisinde oldukları ve birlikte hareket ettikleri mikroorganizmalar vardır. Örneğin rizobiyum bakterisi bu mikroorganizmaların bayrak taşıyanlarındandır. Baklagilimiz köklerinde nodüller halinde yaşayan rizobiyum gruplarını bitki özsuyundan faydalandırarak besler. Böylece rizobiyumlarımız organik madde açısından ihtiyaçlarını giderir yani tabiri caizse karnını doyurur. Bunun karşılığı olarak ortağı da baklagile en büyük yeteneğini sergiler. Havanın yaklaşık %78’ini oluşturan azotu yakalayıp tutar, baklagilin yiyebileceği forma dönüştürür ve onu besler.

Bu ilişki İstanbul’dan Ankara’ya giderken gördüğüm tabelasına “yersen sen tok, ben tok; yemezsen sen aç,ben aç” yazan köfteci abiyi de çağrıştırmıyor değil.

Baklagil sevenler ve sadece onunla yaşayabilecekler huzurlu bir şekilde yaşamlarına dönebilir. Fakat benim gibi pilavsız kuru fasülye yiyemeyeceklerin biraz daha okumasında fayda var.

Baklagillerdeki kendi gübresini kendi yapma yaklaşımı maalesef her bitkide yok. Örneğin halen en çok kullanılan tarım ürünleri olan buğday, mısır ve pirinç hep banacı davranış sergileyerek üreticisinin incinmesine sebep oluyor. Dünyadaki gıda endüstrisi de temelde bu ürünler üzerinden dizayn edildiği için sistemin devamı yeni yaklaşımların geliştirilmesine ihtiyaç duyuyor.

Sıradaki alternatif “başa gelen çekilir” demeyen sektördeki çokuluslu bir devin üzerinde çalıştıkları projeyi anlatıyor.

2- Gübre Çık, Bakteri Gir

Buraya kadarki kısmın özeti:

Konvensiyonel tarımın fenomen ürünleri yararlı mikroorganizmalara karşı fazla evcimen olmamakla birlikte atılan kimyasal gübreleri de sünger gibi çekiyor.

Bahsettiğimiz şirket de diyor ki: Bakteriler yeri geliyor kimyasalların sağlayamayacağı faydaları bile sağlayabiliyor. Mesela bitkinin direncini artırıyor, toprağın canlılığını koruyor. Kimyasal gübrelerin çevreye olumsuz etkileri de herkesin malumu. O zaman aynı geçen örnekte ele aldığımız baklagillerin köklerindeki gibi biz de benzer azot fikse etme (tutma) kabiliyetine sahip bakteriler dizayn edelim ama bunlar bazı bitki türleri ile sınırlı kalmasın.

Nasıl yani?

Hangi bitkiye gönderirsek gönderelim onun kökünü istila etsin. Hatta daha kolay bir yolu da var. Bakterileri raf ömrü uzun tohumlara kaplayalım ve dünyanın dört bir yanına bu şekilde gönderelim.

Kesinlikle göründüğü kadar kolay değil.

Seçecekleri azot fikse eden bakteri türleri için aday kriterler koyacaklar. Örneğin susuz ortamda uzun süre yaşamalı, tohum kapladığımız zaman mukavemetinden ödün vermemeli, suyu görünce hızlı aktive olmalı vb. Mikrobiyal datasetlerinden eleye eleye gidecekler. Laboratuvar çalışmaları yapacaklar.

Sonuçta hem petri kabını seven hem endüstriyel üretime uygun takım çalışmasına yatkın, prezentabl bakteri türlerini bir araya toplayacaklar.

Daha sonra azot fiksasyonu için hangi genlerin öne çıktığını bulup, üstün özellikli yeni bakteriler için özel DNA dizayn edecekler ve sentezleyecekler. (Error: 404 Not found in Turkey)

 Bu proje için başlangıç bütçeleri de hiç fena değil:) 100 m USD.

Ne kadar başarılı olacaklar kestirmek güç. Her şeyden önce toprak ekosistemi evren gibi. İlişkiler ağını tam olarak idrak etmek 21. Yüzyıl dünyasında bile mümkün değil. Pek çok varsayımda bulunup bu varsayımlarını test etmeleri gerekecek. Biz de sürecin yakından takipçisi olmaya devam edeceğiz.

3-Sonuç

Tarım sektörü oldukça çalkantılı. Kapalı kapılar ardında hepimizi ilgilendiren kararlar alınıyor ve denemeler yapılıyor. Bu ifadeler sizi korkutmasın. Başka türlüsü de mümkün değil. Dünyanın gerçek gündemine odaklandığımız ve doğru soruları sorduğumuz takdirde yolumuz her zaman açık.

Sağlıcakla kalın…